
Geçen yıl tatile gidememiş biri olarak, bu yıl gideceğim tatilimle ilgili fantezilerimle süsledim beynimin en güzel yerlerini.
Öncelikle,
Güneşe isyan etmeden malak gibi yatacağım o şezlong senin bu şezlong benim sere serpe.
Hatta kumdan yanan ayaklarım yanmasın diye denize seke seke koşmak yerine, yavaş adımlarla ve biraz da mazoşist bir tavırla sessiz sakin yürüyeceğim, yüzümde salak bir gülümseme eşliğinde.
Sıcaktan kızarmış omuzlarıma acısını geçirsin diye bepanthene sürmek yerine yoğurt süreceğim bol bulamaç.
Aman sabahlar olmasın nidalarıyla sömüreceğim tüm tatil imkânlarımı olabildiğince.
İçeceğim, çok içeceğim hatta çakmak yaksan tutuşacak vaziyette.
Kumdan kaleler yapacağım ve bir dalga gelip yıktığında yada hıyarın biri gelip tekme attığında, kızmayacağım tüm kurallarıma inat.
Fakat yetmeyecek 1 hafta, ölü balık misali sulanmış beyinlere.
Gene bir pazartesi sabahı bu masaya geri döneceğim kararmış bir vücut eşliğinde, seçme şansım olmadan…
En kötüsü de, çalışmakla geçecek olan gençliğimizi, yılda bir kere yapacağımız tatille taçlandıracağız, ne ala!
Geçecek böyle zaman. Çok çalışmak, daha çok çalışmak, para kazanmak, birikim yapmak olacak en ateşli fantezilerimiz. Bir de haftada 2 yada bilemedin 3 gün yapılan seks…
Hatta değişik pozisyonlar denemeye bile halimiz olmayacak çoğu zaman.
En büyük zevkimizi bile sıradanlığa mahkum edeceğiz. Çünkü ertesi sabah erken kalkacak, müdüre rapor verecek yada önemli bir toplantıya gireceğiz…
Ya sonra?
Emekli bir birey olarak, Ege yada Akdeniz kasabasında kafayı organikle bozacak ve tek aktivitemiz bahçe sulamak olacak sabahın kör vaktinde.
Çocuklarımızı arayıp, “uyunur mu bu saate kadar evladım. Ben ezanla uyanıyorum.” diyeceğiz, yaşlandıkça yapacak pek bir işimiz olmadığından. Az uyuyacak, erken kalkacak ve bizim gibi olmayan herkesi eleştireceğiz, öncesinde aslında öyle olduğumuzu unutmuş beyinlerle.
Ne acıdır ki, bu sistem hiçbir zaman değişmeyecek. Yine erken kalkacak ve yine geç yattığımız sabahların ertesine isyan edeceğiz.
Tek fark; öncesinde çok içmiş olmaktan, sonrasında ise romatizma ağrılarından olacak…
Ne aborjin olabileceğiz biz, ne hippi, ne de bohem…
Ya Polyanna olacağız bu dünyada şeyine sallamadan ya da isyan edeceğiz hep sistematik düzene…
En iyisi mi kardeş,
Sus.
Susmadıkça, hiçbir şey değişmeyecek çünkü…
nokta :)
3 yorum:
kızımmm nası yazıcam buraya duygu ve düşüncelerimi:) ne zormuş bi terslik var ben sana diyim düzelt bunu
salı döneceksin o masaya tatil dönüşü ptesi değil :)bunu belirtmek istemiştim sadece ehehehe
bu ne saçma hayat, bu ne dingil hayat ya, bu ne kolpa hayat , bu ne manyak yaşam tarzı ya, bu ne bohem ya :)
bence en güzeli o kadar da ileriyi düşünmemek, anın tadını çıkarıp..geçmişe saplanmayıp çok plan yapmayacaksın..
bide susmucaksın kardeşim ne suscaksın.. konuşcaksın konuştukça rahatlıcaksın..
neşeni,hüznünü, düşünceni susarak değil konuşarak vurcaksın dışa..
bende sevmiyorum tatile gidip ondan sonra 12 ay çalısıp o tatil parasını ödemeyi ama yapcak bisey yok.. ot gibi oturmaktan iç gecirmektense gidip o anın tadını çıakrıcaksın.. nitekim bende öyle yapıcam..
Nitekim ben öyle yapıcam:)
Sussakta susmasakta değişen hiçbir şey yok tatlım.
Ama hayat bir gün bile olsa yüzümüze gülecek.
Polyanna sevmediğim karakterlerden biridir koduğumun dünyasında o kadar pembe düşünen kimse yok şu şartlarda tüm pisliğine rağmen hayat güzel dünya yaşamaya değer bir yer ben öyle düşünüyorum.
1 hafta bilemedin 15 gün tatil yap geri gel tüm yıl onun parasını öde çok adil bir şey değil ama olsun it gibi çalışınca değiyor tadını çıkaracak dibine vuracak geri geldiğinde yine çalışacaksın olsun bea varsın sağlık olsun aldığın enerji geçirdiğin güzel zamanlar yanına kar kalacak gerisi boşşş...
öpücükler,
sevgiler.....
Yorum Gönder