18.08.2015

Elif...


Ah cennet kokulum kısa zamanda çok şey paylaştık seninle, öyle güzel şeyler kattın ki hayatıma. Bencilliklerimi aldın götürdün mesela... 
Kendimden çok birini düşünmenin ne demek olduğunu senle öğrendim ben. Bir dakika fazla uyumak için alarmları erteleyen ben, seni uyurken izlemek için uykusuz kalmanın hazzını öğrendim senle geçirdiğimiz 5 ayda. Saçma biliyorum ama sırf annesi bekler diye çocukça bir düşünceyle duvardaki sineği bile öldürürken düşünür oldum ben, artık her çocuk bedende sen vardın. 
Duygularımı keşfettim tekrar, insani yönlerimle yüzleştim hergün. Annemin kıymetini bir kez daha anladım senle anne olunca... 
Ah meleğim ne çok şey var söylenecek bir bilsen. Senden önce ve senden sonra diye ikiye ayırdım yaşamımı... Senden önce ne boş şeylere kahretmişim meğer. Küçük şeylere sevinmeyi öğrettin bana. Karnın ağrıdığında sırf rahatladın diye kirli bezini görünce yüzümde güller açtı mesela. 
Elifimm, nefesim, hep mutlu ol olur mu? 
Hayatın acımasızlığıyla birgün elbet yüzleşeceksin büyüyünce. O zaman bile annenin koynu en güvenli limanın olsun kuzum... Anne kokusu alıp getirsin rüzgarla nerde olursan ol seni yanıma... 
Ilk adımında, ilk sözcüğünde, okula başladığın ilk günde, ilk heycanında, ilk karnende, ilk aşkında, ilk hayal kırıklığında, ilk sevincinde, hüznünde, anneliğinde aklına gelebilecek hayata dair her şeyde arkanda değil elini tutarak yanında olacağımı bil kızım. 
Sen benim aklıma geldiğinde gülümseme sebebim, en yorgun anımda bile bana güç veren süt kokulumsun... 
Biliyorum, minicik pamuk bedeninin doğduğu gün hatırına bir yıldız kaydı gökyüzünden ve o an, yaşamın tüm güzelliklerini aldığım her nefesle sana yaşatabilmeyi diledim çiçeğim. 
Bir ömür sana her bakışımda mutluğu görmek istiyorum gözlerinde. Hayat sana hep güzellikler sunsun kızım, yolun ışıklı, bahtın açık olsun.
Birlikte düşe kalka büyürken senle bana kattığın her şey için, evimize güneş gibi doğduğun ve bu taştan duvardan evi yuva, babanla beni ‘aile’ yaptığın için, beni anneliğin eşsiz duygusuyla tanıştırdığın için sana sonsuz teşekkürler kızım.
Seni çoooook seviyorum...
annen.

21.09.2012

2010 YILI MART AYINDA BAŞLAYAN RESİMSİZ BOYAMA KİTABI MACERASININ SONUNA GELMİŞ BULUNMAKTAYIZ.
YANİ; ANLAYACAĞINIZ, AYLARDIR SÜRÜNCEMEDE KALMIŞ BİR SONUN NOKTASINI KOYMA YAZISIDIR BU.

OKUYAN, YAZAN, BAKAN HERKESE BİNLERCE KEZ TEŞEKKÜRLER.

HOŞÇAKALIN...

4.05.2012

Yettii Garii



Eğer şuan bu yazıyı okuyorsanız, sitemim sizedir bilesiniz, ey ahali :)

Arkadaşım, zaten uzun zamandır iç güveysinden hallice haller içinde halim.
Arada bir hoş oluyor da ruhum, yazabiliyorum hayat mücadelesinden mütevellit.
Fakat siz, okuyan, çok bilen sevgili dostlar; bana bir yorum yapmayı çok görüyorsunuz yahu… 

Yetti gari..! Tak etti canıma 

Bir girin, bir yazın, bir mutlu edin beni.

Bundan gayri, okuyup da yorum yapmayanları tek tek tespit edip, bilgisayarlarını ele geçiririm bilesiniz 

Adam olun, efendi olun… (Nurhayat Stayla:))

Öperim al yanaklarınızdan…

...

30.04.2012

Çiçekleri ben sularım...


Hafif serin fakat güneşli bir havaya açtın gözünü bu sabah…
Yüzünü yıkamak için doğruldun yatakta, terliğin teki var teki yokken ayakucunda…
Bu sabah, kayıp teki çekip çıkartmak yatağın altından, seni öff leten tek derdin.
İnce triko hırka tek omzundan sıyrılmış sürünürken yere, ayakların sürüyor seni gözlerin kapalı keskin kahve kokusunun geldiği yere…
Önce çiçekleri mi sulasam, yoksa kahvaltıyı mı hazırlasam karmaşası içindeyken sen, elinde kahvenle tahta veranda da ve bahçede açmış beyaz güllere takılmışken gözün,
Bir adam giriyor bahçe kapısının ardından elinde ekmek ve gazete…
Ekmeğin ucu yenmiş yine ve gazetedeyken gözler,
Haydi, haydi kalk yumurtalar haşlandı mı, çay demlendi mi?
Diyor adam ve gelip öpüyor alnından…
Ve sonra sen gülümserken o aşık olduğun güzel gözlere,
Marş marş asker diyor; doğru mutfağa, çiçekleri ben sularım...

...

28.04.2012

Lomography & Wenndy


Merhabaa,

Uzun zamandır yazmayan ben, uzuun zamandır sahip olmak istediğim bir şeye, sahip olmuş olmanın zevkiyle, şuan, tekrar, yazmak istedim :)
Öyle kolay olmuyor benim için, haydi yaz lenn! diyince yazmak. Bir dürtme, bir ilhami gerekiyor bünyeme.
Yoksa ıı ııhh bir araya gelmiyor bu kelimeler...

Bir Cumartesi gününün hafif serin bir sabahında Bruno Mars ve inceden soğumuş kremalı kahvemiz ile başladık güne. Devamında ise Jessie J. eşliğinde, plastik bir aletin beni mutlu eden eserlerini editlemekle geçecek vaktim...
Bu aralar olayımız Lomography dostlar.
Bir sardım ki bu illete sormayın. Elimde küçük renkli plastik bir alet, ağzımda şebek bir gülümseme vee "cheeseee" bas deklanşöre ;)

Biz, hepimiz çok sevdik...
Alın bir tane, eminim sizde, en az benim kadar, çok seveceksiniz onları ;)

http://www.lomography.com.tr/

ve bizden karelerle, yolcudur abbas bağlasan durmaz.
Öperim tek tek ;))
...

18.01.2012

I want to play a game


Bilirsiniz beni, pek melankolik bir bünyeye sahibimdir.
Hep bir içlenme halleri, ergen tripleri…

Lakin yaş oldu 24 hacı, gidişat nereye..? Diyorum artık kendime.
Şimdi siz oradan (evet özellikle sen patti smith :)) “ohannesburger genç, daha yaşın kaç” diyeceksiniz. Fakat kalmadı kavak yelleri bende de.
Aman akşam ne yemek yapayım, dur haftasonu temizlik yapayım derken, geçti gitti günler, aylar, haftalar…
Bir dürtme lazım bana en acilinden…

O halde gönder müziği DJ; Mabel Matiz - Söylese O Ben Söyleyemem

Eveett,
Güzel güzel hevesler filizlenirken tepelerimde ve donarken popomuz rüzgârın şiddetiyle, hayatımda varlığına şükrettiğim insanlarla “mutlu” olmanın naif tadındayım inceden.

Artık yarım saat çok geç, bir saat bile fazla erken olabiliyor.
Kimsenin zaman kaybetmeye, bir dakika beklemeye tahammülü yok.
Olmasın da zaten, yaşa genç doyasıya. Sev, sevil, seviş…
Başka ne var denenecek, gelsin bir sonraki, adını koyayım, yutayım gitsin...

Gitti mi? yarasın hacı ;)

Ey megapol mahlukatı aç kulağını, gel yamacıma, her şeyi uyduralım şaşalı muasır medeniyetimize. Ne var ki, senden daha değerli?

Sevdiğim adamın gözlerinde, kankamın güveninde ve anne şefkatinde aşk.
Gerisi yalan, gerisi hikaye…

Fakat ne demiş abilerimiz; ne içersen iç, karıştırmadan iç.
Destursuz, bodoslama dalmadan, yaşlanalım inceden, keyifli, bol eğlenceli…

I want to play a game ;)

11.10.2011

Şiddet vol.2


İçimde bir şiddet organlarıma yapışmış sanki.
ve yine sanki, içimden biri..?
Bir şiddet, parmak uçlarımın ucundaki
ve şimdi
kelimelerin şiddetinde dans edebilmenin karşı konulmaz hafifliği...
Kapat gözlerini, bir gemi batıyor beyazlarında bak!
Şiddet bu…
Duyarsızlığına yenik düşmüş, asi bir serseri.

.