28.12.2010

Yasak aşk: Retro...


Günaydın…

Şimdi, “hiçbir şey istediğim gibi olmuyoor” melankolisi başlığı altında başlayacağım yazmaya :)
Açık ve net bir şekilde belli oluyor ki, istediklerimle reelde gerçekleştirdiklerim arasında dağlar kadar fark var. Çok sevdiklerimi bir kenara bırakıyor (ve yine hala çok severek), az sevdiklerimi alıyorum koynuma (onları da ilerde çok severmişim tesellisi ile)…

Küçük yaştan beri empoze edilen tabular, şimdi bende ilk meyvelerini veriyor sanki…

Aslında retro yada vintage tarzı beni fazlasıyla baştan çıkaracak kadar bünyeme hakimken, evimi kahverengi ağırlıklı, modern ve sade mobilyalarla döşüyorum. Sanki öyle olmak zorundaymış gibi…
Şu cümleye, “bana kalsa” diye başlamak isterken, her şeyin bana kaldığını göz ardı etmek için beynime ahlaksız tekliflerde bulunuyorum.
Sanki ben evimi istediğim gibi döşesem, aile büyüklerimden ters tepki görecekmişim gibi geliyor. Fakat bir yandan da bunu neden bu kadar önemsediğimi düşünüyorum…

Çetrefilli bir melankoli işte son zamanlardaki içinden çıkılmaz halim.
Bir gün, sosyal çevremi daha az önemsemeyi öğreneceğim :)

Mutlu bir yıl diliyorum hepinize.
Sevgiler…

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Sosyal çevrenden hiçbir tepki görmemene rağmen kendini o çevre üyelerinin yerine koyup, onlar yerine düşünerek yine onlara göre karar vermenin ne demek olduğunu iyi bilirim. Melankoliden çok biraz şizofrenik bi durum aslında. Düşünsene; aklını ikiye bölüyosun, iki tarafa da roller yüklüyosun (biri kendin, diğeri sosyal çevren) ve aklının kendin olan tarafı diğer tarafına boyun eğiyo. Bundan kurtulmanın yolu var mı? Belki de bir kliniğe yatmak kim bilir... Bulursan haberim olsun. Mutlu yıllar :)

Unknown dedi ki...

Bugüne kadar yazılmış en güzel yorumdu bu sanırım :) Kimsiniz siz efendim..?

Yorum Gönder