18.08.2011

Körebe


Yağmur yağmış inceden ve hafif bir serinlik var omuzlarımızda gezinen.
Taze toplanmış çileklerde toprak kokusu,
Ellerinde kalmış kırmızılar…
Piti kareli masa örtümüzün üstünde,
Bir demlik çay ve senin için pişirdiğim üzümlü kurabiyeler.
Tahta sandalyede oturuyorsun, yorgun.
Normalde hiç hoşlanmazsın aslında sen, ayakkabının arkasını ezmekten.
Fakat şuan umurunda bile değil, ne arkasına bastığın ayakkabı nede teninde gezinen çamurlu lekeler.
Sırf sen seviyorsun diye, saclarım açık, doğal, dalgalı…
Beyaz elbisem bileklerime kadar.
Oturduğum yerden kalkıp yanına geliyor, önünde eğiliyorum.
Dizlerine bir öpücük konduruyorum.
Soğuk dudaklarım tenini ürpertiyor…
Bakmıyorsun yüzüme, bakamıyorsun belki de,
Fakat saçımı okşuyor çilek kokan ellerin
Gitmesen..? diyorsun
Öyle içten…
Ve yine,
Gitmekle kalmak arasında izbe bir çıkmaz sokakta körebe oynuyoruz.
Söyleyemediklerimin ötesinde, gizli, saklı bir yerlerde…


0 yorum:

Yorum Gönder